17 Nisan 2011 Pazar

Cemaat / Allah'ın kudreti-yardımı cemaatledir

Ey Azizi..
Bu vasiyet, Cemâat'da kuvvet olmasının hakkındadır.
Cenab-ı Hak, zikr edeceğimiz Âyette genel vasiyette bulunmuştur.
«O, "Dini doğru tutun, onda tefrikaya düşmeyin." diye asl-ı dinden hem Nuh'a
tavsiye ettiğini, hem sana vahyettiğimizi, hem İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye
ettiğimizi, sizin için de şeriat yaptı.»
(Şûra Sûresi, Âyet: 13)
Her millet ve zamanın, Kıyamet gününe kadar baki olan şeriatı üzere istikâmette
olmamızı gerektirecek dinde dosdoğru olmayı, ittifak üzere bulunmayı ve dinde tefrikaya
düşmememizi Allah Tealâ emrediyor:
«Ye'dullah mea'lcemaâti»; Allah'ın kudreti-vardımı cemaatla beraberdir.
Kurt sürüden uzaklaşanı yer!..
Yani..
Yenilen, sürüden nefret ederek uzaklaşan koyundur.
"Ye'dullah mea'lcemaâti” sözünde ye'd'in (kudretin) ALLAH, lâfzına izafet
edilmesinin hikmeti şudur; ALLAH, Esmayı hüsnâlardan soyutlanmış olarak değil de
ancak, Esmâ-i hüsnasıyle birlikte taakkul edilebilir.
Öyle ise: ZÂT'ının Tevhidi ve Esmasının çokluğu lâzımdır. Zât ve Esmaların
tamamı İtibarıyla "O" ma'buddur.
Dolayısıyla, Esmanın kesretinde Vahdet bulunduğu için Allah'ın yardımı
cemaatladır.
Hakîm bir zat, ölüm esnasında çocuklarını çağırdı ve onlara «Bastonlarımı getirin,
hepsini birbiriyle bağlayın,., dedi. Sonra da "Şimdi bu bastonları kırın ..." buyurdu...
Çocuklar babalarının emrini yerine getirmek üzere birer birer denemelerine rağmen
bağlanmış bastonları kıramadılar. Bunun üzerine hakîm zat, bağlanmış bastonları
birbirlerinden ayırdı tekrar çocuklarına "Bastonları tek tek alın kırın" buyurdu.. Babalarının
bu buyruğundan sonra çocukları bastonları tek tek alıp kırdılar... Hakim zat; "Ey
çocuklarım, sizde benden sonra birbirinizden ayrılmazsanız hiçbir şekilde mağlûp
olmazsınız. Amma sizler birbirinizden ayrılırsanız düşmanlarınız sizi darmadağın ederler...
buyurdu.
Kezâ Din iie kâim olanlar Dinde tefrikaya düşmezler ve dosdoğru Din üzere ittifak
ederlerse, düşmanları onlara karşı muzaffer olamazlar.
Ey Aziz!..
İnsanın zahîrî ve Bâtınî hâli de böyledir.
Öyle ise; bir şahıs kendi zatında Dini bütün azalarına tatbîk etmek suretiyle dinde
dosdoğru olmaya ceht etse, şeytan-ı insi ve şeytan-ı cinni o şahsa karşı yapacakları
vesveselerle galib gelemezler.
Niye?
Zira, Melek ve imân nurunun yardımı o şahsa verilmiştir..
Artık o şahsa, Şeytan-ı insi ve Şeytan-ı cinni nasıl vesvese verebilir..???
Özellikle de; böyle bir yardım verilmiş şahısa!!!...

Muhyiddin ibn Arabi (K.S)

Hiç yorum yok: