17 Nisan 2011 Pazar

Hüsnü Zan Et / Ben kulumun zannı üzereyim (CC)

Ey Aziz!..
Bu vasiyet, ALLAH'ü Teâla'ya hüsn-ü zan etmek hakkındadır.
Ne halde olursan ol...
Rabbine hüsn-ü zanda bulun!.
SAKIN!..
Rabbine sû-ı zan etme!..
Niye?..
Zira, alıp verdiğin nefeslerinin hangisinin sonuncu olacağını BİLEMEZSİN...
öyle ise; her hâlinde hüsn-ü zan üzere ol!..
Ki.. Son nefesinde de o hâl üzere; öiümü tadarak Rabbine kavuşasın.
Ey Aziz!..
RABBİNE Sû-I ZAN ETMEKTEN SAKIN!.
Çünki, sû-ı zanda bulunacağın zamanda vereceğin nefeste Allah celle celalühû'nün
senin ruhunu kabz edip etmeyeceğini bilemezsin...
Öyle ise,. Sen sen ol da..
Hayatta iken sû-i zanda bulun.
Ayrıca..
- "Ölüm esnasında, hüsn-u zan et..." diyenlerin sözüne iltifat etme.
Zira..
Arif-i billâh olan zevat, alıp verdikleri her nefeste Allah celle celalühû murakabe
ettikleri iç in, onların katın da böyle denilen sözler meçhuldür... Yani, kabul görmez.
Bil ki!..
Bu açıkladığımız hâl üzere olmanın birçok faideleri olduğu muhakkakdır.
Şöyle ki..
Bu hâl üzere olmak; aynı zamanda, Allah-u Tealâ'yı Esma ve Sıfatlarıyla bilmeyi
de içermektedir... Zira, bu hâl üzere olmakla, Hakka karşı hakkıyla ahde vefa etmiş
olursun.
Allah'ın senin üzerine vacib kıldığı haklarından biri de aşağıda yazacağımız Âyetin
hükmüne imân etmendir.
“Sizi bilmeyeceğiniz bir yaratılışla var etmek üzereyiz"
(Vakıa sûresi, 61)
Ey Aziz!..
Şayet, Rabbine karşı sû-i zan edici olduğun durumda (Allah korusun)... Allah
celle celalûhû sen de ölümü var ederse., o vakit, "O"nun huzuruna o hâl ile çıkarsın.
Rasulüllah Aleyhisselâm, ALLAH'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
- «BEN, kulumun Benim hakkımdaki zannı üzereyim öyleyse kulum Benim
hakkımda husn-ı zan da bulunsun.»
(Buhari ve Müslim)
Yukarda zikrettiğimiz Hadis-i kudsi'de Rabb-ül Âlemin, hüsn-ü zannı bir vakitle
kavıtlamamıştır.
Öyle ise, "Hayatta iken sû-ı zan üzere ol ve ölüm esnasında hüsn-ü zann üzere
bulun.." diyerek Rabbül Âlemin'e karşı zannı hangi hükme dayanarak bir vakitle
kayıtlarız..???
Bil kil.
Hüsn-ü zann, Allah-u Tealâ'nın Gafur, Rahim, olduğuna dolayısıyla da
Rahmetinin Gazabını geçtiğine itikat etmekdir.
Bu itikada İlâhi da'vet edicin, aşağıda zikr edeceğimiz Âyet-i Kerime olsun:
«De ki; Ey kendilerinin aleyhinde haddi uzatanlar, Allah'ın rahmetinden
ümidinizi kesmeyin.»
(Zumer sûresi, Âyet 53)
İşte, Allah tealâ, rahmetinden ümid kesmeni böyle yasakl ıyor.
Öyle ise, "O"nun yasakladığı şeyleri, senin terk etmen vacib olur. Unutma ki;
«Allah bütün günâhları yarlığar.»
(Zumer Sûresi, Âyet:53)
Ey Aziz!..
"O"nun verdiği haberler doğrudur. "O'nun verdiği haberlere değişim girmez,
Değişim girerse yalan olur. Yalan ise, Allah-u Tealâ hakkında muhaldir.
"Allah, bütün günâhları yarlığar.."
Allah, yukarda zikredilen ilâhi buyruğun da bağışlayacağı günâhı kayıt altına
almamıştır.. Çünkü, Cenab-ı Hak, günâhları kelimesini "Cemia'n" lafzıyla te'kid kılmıştır...
Arap dil bilgisinde, "Cemia'n" lâfzı, kendisinden bir önce zikredilen kelimeyi
te'kit (manâsını pekiştirmek, kuvvetlendirmek) etmek içindir.
Sonra...
Bu tekidi "İnnehû huve" ile tamamlamıştır. "İnne" lâfzı tahkik edatı "HÛ" zamiri
Huviyetullah'a bakan zamirdir... Huve zamiri, fasldır.
Âyette;
"Şüphesiz ki "O" çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.."
İnneHÛ'daki, "HÛ" zamiri öznedir.
Yüklemi ise EL-GAFUR ve ER-RAHİM lâfızlarıdır.
İşte, bu iki Esmâ'nın yüklem olmasında Allah'ın Rahmetinin gazabını geçtiğine
işaret vardır.
Keza "Eliezine esrefû" demekle de haddi aşmanın ne tür olduğunu mubhem
(belirsiz) bırakıyor..
İsmi nakıs olan "Ellezine" kelimesini zikr etmesi ise, bütün hadsizlikları
kapsamaktadır...
Sonra.,. "Benim kullarım" demekle Allah Tealâ, kulları kendine izafet etmiştir. Zira,
onlar "O"nun kullarıdır.
Keza, Cenab-ı Hak, Hazreti İsa Aleyhisselâm'dan şöyle haber vermektedir:
"Eğer kendilerine azâb edersen şüphe yok ki onlar senin kullarındır."
(Maide sûresi, Âyet 118)
Açıkça görüldüğü gibi yukarda zikr ettiğimiz Âyette de ALLAH, kulları kendisine izafet
etmiştir.
Ey Aziz!, Bil kil.
Onlara şeref olarak Allah'a izafet edilmelerinin şerefi yeter.

Hiç yorum yok: