9 Ağustos 2008 Cumartesi

Allah Teala Nasıl Bilinebilir?

Eşyaya Nazar Allah Bilgisine Giden yoldur....
Allah’ı bilmek için eşyaya nazar etmek lazımdır. Muhyiddini arabiye göre bütün eşya Allah’ı bildiren şahitlerdir. Onlarsız Allah’ı bilmek mümkün değildir. İmam gazali’nin ve İbni Sina’nın: “Eşyaya nazar etmeksizin, Allah’ı aklen bilmek mümkündür” sözüne itirazla Muhyiddin: “Allahü Teala cemi eşyada esma ve sıfat-ı ilahisiyle tecelliyattadır. O tecelliyatı bilmedikçe Allah’ı bilmek nasıl mümkün olabilir?” demektedir.
Açıklama: Şu alemde her şey bir tecelliyata mazhardır. Bir tecelli ikinci bir defa zuhura gelmez. Bunun muhtelif ve nihayetsiz oluşu, kudreti ilahiyenin azametini gösterir. Bunlar hep ef’ali ilahiyenin sıfatı ilahiyesinin tecelliyatının aynasıdır. Sıfat-ı sübhaniye ve zat-ı ilahiyesinin tecelliyatıdır. Her şey, hatta her hareket muhtelif tecelliyata mazhar olmakla, her an bir şandadır. Her an için başka bir ilim tecelli etmektedir. Bu şühud, aynı ilim menbaıdır.
Kul semaya nazar etse, Rabbisinin “Azim” ismini müşahede eder. Kul denize nazar etse, onun mazhar olduğu “Vasi” ismini müşahede eder. Hayata nazar etse mazhar olduğu “Hayy” ismini müşahede eder. Ulemaya nazar etse mazhar olduğu “Alim” ismini müşahede eder. Ateşe nazar etse “Kabıd” ismini müşahede eder. İnsana nazar etse mazhar olduğu “Cami” ismini müşahede eder. Doktora nazar etse mazhar olduğu “Şafi” ismini müşahede eder. Bunu çoğaltacak olursanız, her şeyde bir ismi ilahinin mazhariyet ve tecelliyatını bulursunuz.
Hulasa bu makamda arifi billah, bütün eşyadaki tecelliyatı görür, bilir ve okur. O zaman kainat onun için bir kitap olur. Dünyada hiçbir şey yoktur ki, bir mazhariyeti olmasın. Her bir vücut bir esmai ilahiyenin mazharı ve tecellisidir. Mevcudattaki zıddiyet ise, esmai ilahiyenin ve sıfatı ilahiyenin arasındaki tezahürün zıt ve muhtelif tecellisidir. Hadi ve Nafi gibi esmai celilenin mazharı olan mahluklar olduğu gibi bunlara muhalif olarak da Dar ve Mani gibi esmai ilahiyenin mazharı mahluklar vardır. Bunlar hadi ve nafi tecelliyata mazhar olanların işlerini bozmak için uğraşırlar.
İşte iyilik, fenalık ve diğer ahval şu esmanın zıt mazharlarının birbirine tefevvuku neticesidir. Bir cemiyette bu iki zıt tecellili insanlar vardır. İyiler hadi ve nafi isimlerinin mazharlarıdırlar. Bunlar azaldı mı, dar ve mani isimlerinin mazharları hüküm sürer. Bu suretle iyi insanların hüküm sürdüğü zamana iyi zaman, fena insanların hüküm sürdüğü zamana da, fena zaman derler. İnsan vücudu da böyledir. Vücuttaki kalp fena hislerin tesiri altında kalırsa insan fena olur. İyi hislerin tesiri altında kalan insan da iyi insandır.
İşte iyilik ve kötülük zuhuru, böyle muhtelif tecelliyatın zuhurileridir. Her mahluk kendi tecellisine zıt olan tecellilerden hoşlanmaz. Bunlardandır ki, Cehennem ehli cennet ehlinden hoşlanmaz. Hayvanat da süfliyet, melaikte ulviyet vardır. İnsan bu ikisini de camidir. İnsan süfli hislerin meclubu olursa alçalır, hayvandan aşağı dereceye iner. Ulvi hislerin meclubu olursa ruhen yükselir, melaikeyi geçer. Bundandır ki, Mevlana Celaleddin Rumi, “Ey insan sen hayvanların da fıtratına, meleklerin de fıtratına iştirak ediyorsun. Hayvani fıtratı birak ki, melekleri geçesin” demesi bu sırra binaendir.
İşte Muhyiddini Arabi’nin: “Bütün eşyaya arif olmadıkça Allah bilinemez” demesi de, bu tecelliyatı bilmesi ve okumasına bir remizdir. İnsan bu nihayetsiz alemleri, nihayetsiz tecelliyatı görür ve bilirse, Allah’ın kudret ve azametini sezmiş, kendinin de aczini idrak etmiş olur. Kulluk da buradan başlar. Zaten bu alemin yaratılması da bu gayeye istinad eder. Muhyiddini Arabi haklı olarak İmam Gazali’nin Allah’ı yalnız akılla bulmak” meselesini reddeder. Cenabı Hak Kuran’da akıl sahipleri için şu kainatta alınacak nihayetsiz ibretler olduğunu söyler. Bu demektir ki, akıl eşyaya nazarla, nihayetsiz tecelliyatı bilmekle Rabbini anlar.

Hiç yorum yok: