Bir vakıamda bana şöyle denildi: 'Kuran’ın
aciz bırakması
ne demektir, bilir misin?' 'Hayır, bilmiyorum' dedim.
Şöyle denildi: 'Kuran'ın aciz bırakması, onun Haktan haber veriyor olmasıdır.
Sen de Hakka sarıl, sözün susturucu olsun.' Çünkü Kur'an'ın
benzerini getirmeye yeltenen kimsenin ilk yalanı,
Allah tarafından
olmadığı halde getirdiği şeyin
Allah'tan geldiğini
iddia etmesidir. Böylece
Allah hakkında bilmediğini
söyler ve hiçbir şey
meydana getiremez ve
ortaya koyamaz. Çünkü batıl, yok olucudur, sabit değildir.
Sonra bu adam,
karşı koymak istediği
sureye lafız
itibariyle uygun bir takım
işlerden haber verir. Halbuki onlar olmamış
ve gerçekleşmemiş
işlerdir. Dolayısıyla onlar batıldır
ve batıl,
yokluktur. Yokuk, varlığa
karşı koyamaz.
Kuran
ise, gerçekte doğru
(hak) olan
varlığa mensup bir şeyden
haber vermektir. Bu durumda karşı
koyanın, onun benzerini
yerine getirmekten aciz kalması
gerekir. Şu
halde fiil, söz ve
hallerinde Hakka uyan kimse, dönemindeki insanlardan
ve kendi yolunu tutınayan
herkesten ayrışmış demektir.
Böyle bir insan, Hakkın
dışında bir şeyle
onun makamını
tasavvur etmek isteyeni aciz bırakır.
Muhyiddin ibn Arabi (K.S.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder